29 Eylül 2016 Perşembe

Mahlon B. Hoagland - Hayatın Kökleri



Mahlon B. Hoagland - Hayatın Kökleri

Hoagland'ın bu kitabı, biyolojide devrim olarak bilinen yaşamın temel gerçeklerini sunuyor. Bu devrime etkin katkısı olan bir kişi tarafından yazılmıştır. Yalnızca gerçekleri anlatmakla kalmayıp, yeni buluşlara katkıda bulunmanın sevincinden kaynaklanan estetik zevki ve bilimsel çalışmaların yöntemini de incelikle çiziyor. Hayatın Kökleri, canlı olma durumunu ve sürecini belirleyen temel ilkeler üzerine yoğunlaşmakta. Bu yaşam yasaları bütün biyolojiyi ve tıbbı aydınlatıp canlı olmanın anlamını, görünüşteki bütün karmaşık olguları anlamayı kolaylaştırmaktadır. Ayrıca bu ilkelerin insana hoş gelen bir estetik yanı da vardır: Yalınlık gerçeğin belirtisidir.

"Bilimle uğraşmayanlar bilimin, özellikle de biyolojinin çok ince eleyip sık dokuduğundan, ayrıntılarda çok karmaşık olduğundan ve konu dışındakiler tarafından zor kavrandığından yakınırlar. Diğer yandan bilim insanları da toplumun, temel araştırma bulgularının değerini çok az takdir ettiğinden, çok az ilgilendiğinden söz ederler. Dr. Hoagland'ın kitabıyla iki taraf arasındaki köprü onarılmaktadır."

Lewis Thomas










27 Eylül 2016 Salı

Richard Dawkins - Gerçeğin Büyüsü



Richard Dawkins - Gerçeğin Büyüsü

Büyünün pek çok çeşidi var. Doğaüstü büyü, atalarımızın bilimsel yöntemi geliştirmeden önce dünyayı açıklamak için kullandıkları büyüdür. Eski Mısırlılar gecenin varlığını, tanrıça Nut'un güneşi yutmasıyla açıklamışlardı. Vikingler gökkuşağının, tanrıların dünyaya uzanan köprüsü olduğuna inanıyorlardı. Japonlar depremleri dünyayı sırtında taşıyan dev bir kedibalığının kuyruğunu sallamasıyla açıklıyorlardı. Bunlar büyü içeren, sıradışı masallar. Ama bir başka büyü türü daha var ve bu büyü bu sorulara gerçek cevaplar keşfederken yaşadığımız keyifte yatıyor. Bu sözünü ettiğim, gerçeğin büyüsü, yani bilim. Zeki düşünce deneyleri, göz kamaştıran resimler ve ağzınızı açık bırakacak gerçeklerle Gerçeğin Büyüsü şaşırtıcı derecede geniş bir yelpazedeki doğa olaylarını açıklıyor. Madde neden yapılmıştır? Evren kaç yaşındadır?

Tsunamilere neden olan şey nedir? Neden bu kadar çok çeşit bitki ve hayvan var? İlk kadın veya erkek kimdi? Bu kitap sadece bilimsel ipuçlarını bulup çıkarmakla kalmayan, okuyucuyu da bir bilimci gibi düşünmeye teşvik eden çarpıcı bir dedektiflik hikayesi.




















25 Eylül 2016 Pazar

Eduardo Galeano - Ateş Anıları 3 Rüzgarın Yüzyılı



Eduardo Galeano - Ateş Anıları 3 Rüzgarın Yüzyılı

Rüzgarın yüzyılı (El Siglo del Viento), Ateş Anıları adlı dev üçlemenin üçüncü son kitabı. Uruguaylı ünlü yazar Eduardo Galeano, dizinin ilk kitabı olan Yaratılış'ta Latin Amerika'nın Kolomb öncesi söylencelerinden yola çıkıp Kolomb'la eyleme dönüşen 'Fetihler Dönemi'ni anlatıyor ve 1700'lere kadar geliyordu. Dizinin ikinci kitabı olan Yüzler ve Maskeler'de ise bundan sonrasını, 18 ve 19'uncu yüzyılları dile getiriyordu. Üçlemenin bu son kitabında ise, yirminci yüzyıl Latin Amerika'sını günümüze kadar getirip öykülüyor. 'Öykülüyor' diyoruz, çünkü Ateş Anıları üçlemesi, tarihsel, belgesel de olsa kuru bir betimleme değil, gerçeklere dayanan usta işi bir yazınsal öykülemedir. Büyüleyici yanı da buradan kaynaklanıyor.


Eduardo Galeano - Ateş Anıları 2 Yüzler ve Maskeler



Eduardo Galeano - Ateş Anıları 2 Yüzler ve Maskeler

Ateş Anıları (Memoria del Fuego)'nın ilk kitabı olan Yaratılış, dizinin ikinci kitabı olan; Yüzler ve Maskeler (Las Carasy Las Mascaras) ile sürüyor. Bu dizi, bir antoloji değil, yaratıcı, yazınsal bir yapıttır. Eduardo Galeano, Latin Amerika'nın tarihinin sayısız boyutlarını gözler önüne serip onun gizlerine inmeyi amaçlıyor. Yazar, dizinin ilk kitabı olan Yaratılış'ta 1700'lere kadar gelmişti. Yüzler ve Maskeler'de ise onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıl yaşatılıyor. Eduardo Galeano'nun bu dev yapıtında, belgelere dayanan bir öyküleme ile, yalnızca Güney Amerika'nın değil, Batı yarıküresinin de bütünsel tarihi öyküleniyor. Dizinin üçüncü ve son kitabı olan Rüzgarın Yüzyılı (El Siglo del Viento) ise, öykülemeyi günümüze kadar getirip noktalıyor.






Eduardo Galeano - Ateş Anıları 1 Yaratılış



Eduardo Galeano - Ateş Anıları 1 Yaratılış

Latin Amerika'nın yalnızca altın ve gümüşünün, nitrat ve kavuçuğunun, bakır ve petrolünün değil, belleğinin de çalınmış olduğuna inanan Eduardo Galeano, üç kitaptan oluşan "Ateş Anıları" (Memoria del Fuego) ile Latin Amerika'ya belleğini yeniden kazandırmayı amaçlıyor. "Yaratılış" (Los Nacimientos), bu üçlünün ilk kitabı. Kolomb öncesi söylencelerle başlayıp Kolomb'la eyleme dönüşen "Fetihler Dönemi" anlatılıyor bu kitapta.1700'lere kadar geliniyor. Bundan sonrasını, "Yüzler ve Maskeler" ve "Rüzgarın Yüzyılı" adlı "Ateş Anıları"nın ikinci ve üçüncü kitaplarında bulacaksınız. Eduardo Galeano, okullarda okuduğumuz, içinde gerçek hayata yer vermeyen ölü bir tarihe, hayatın gerçek soluğunu üflüyor. Bu kitabı büyüleyici bulanlar, onun adını John Don Passos ve Gabriel Garcia Marquez ile birlikte anıyorlar. Bu üçlemenin ikinci ve üçüncü kitaplarını da ardı ardına yayımlıyoruz.









13 Eylül 2016 Salı

Abdullah Rıza Ergüven - Tanrıları Nasıl Yarattık


Abdullah Rıza Ergüven - Tanrıları Nasıl Yarattık

Tanrıları nasıl yarattık,
elimiz ayağımız kurgumuzla
onları çamurdan yaptık.
Ürkümüz korkumuz çıkarımızla
çamurdan yaptık onları!

Ay'a tanrı, Güneş'e tanrı dedik
bilmem neyin nesine tanrı.
Din kılıç oldu kesildik
dada da dada da dada daaa
bilmeyen var mı aramızda?

Dinler yakıtını bitirdi mi ölür. Bütün dinler ergeç ölecek... Neden? Çünkü yakıtı bitmek zorunda! Eskiçağ Anadolu dinlerinden, örneğin Hitit dininden ne kaldı şimdi? Hani Sümerlerin dini? Hem öyle bir değil, 150 tanrı vardı!

"Dinin de yakıtı mı olur?" demeyin! Din yapısını örerken, birtakım kurgular, imgeler, varsamalar kullanır... Kullanan da insan! Hem kullanır, hem yapar; ondan sonra da bu "Allah" der, bu "Tanrı" der! Hiçbiri gerçekler üzerine kurulmamıştır. Peki, öyle de niçin kurulup yaratılmıştır? Uzun tartışmalara girişmeden özetle yanıtlayayım: Din, insanın korkusu, çıkarı, onmazlığı üzerine kurulmuştur. İnsan başarısızlığı karşısında, onmasızlıklarında tanrıları aramayıp; kendine güvenseydi, sayıları 300 milyonu aşkın düzmece tanrıların hiçbiri, kafalara çivilenmeyecekti!